Aziz DAĞTEKİN Yazdı
Dil, insanlık tarihinin en eski iletişim aracıdır ve insanların duygularını, düşüncelerini, kültürlerini ifade etmelerini sağlar. Her bir kelime, bir anlam taşır ve o anlam, dilin içinde bir dünya yaratır. Dil, sadece bir iletişim aracı olmanın ötesine geçer; aynı zamanda toplumların kimliklerini, değerlerini ve kültürlerini yansıtan bir aynadır.
Türkçemiz de zengin bir dil olup, geçmişten günümüze kadar birçok atasözü ve deyimle dilin gücünü anlatır. Atasözleri, insanlara öğütler veren kısa, özlü sözlerdir. Bunlar, toplumun ortak deneyimlerinden ve birikimlerinden süzülen anlamlar taşır. Dilin gücünü en iyi anlatan atasözlerinden biri de “Söz gümüşse, sükut altındır.” atasözüdür. Bu söz, dilin gücünü ve doğru zamanı bekleyerek konuşmanın değerini anlatır. İnsanların doğru konuşmaları, söylediklerinin insanları etkileme gücünü artırır.
Bir başka atasözü ise “Dilinen bela, kulaktan gelir.”dır. Bu atasözü, insanın ağzından çıkan sözlerin, ona geri döneceğini vurgular. Dili dikkatli kullanmanın önemini anlatır. Çünkü bir söz, bazen geri dönüşü olmayan sonuçlar doğurabilir. İnsanlar, söylediklerinin başkalarına nasıl etki edeceğini her zaman düşünmelidir.
Dil, aynı zamanda İslam kültüründe de büyük bir öneme sahiptir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) dilin kontrolü hakkında birçok önemli hadis-i şerif bırakmıştır. Bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “Kim Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa, güzel söz söylesin veya sussun.” (Buhari) Bu hadis, dilin insan hayatındaki rolünü açıkça gösterir. Peygamber Efendimiz, insanları güzel söz söylemeye ve gereksiz yere konuşmamaya teşvik etmiştir. İnsanların dilini doğru kullanarak toplumda huzur ve güven inşa etmeleri gerektiğine vurgu yapmıştır.
Dil, bir toplumun kültürel mirasını taşır ve nesilden nesile aktarılan değerleri ifade eder. Bu nedenle, dilin doğru kullanımı sadece bireylerin ilişkilerini değil, aynı zamanda toplumsal yapıyı da şekillendirir. “Sözün doğrusu, kalbin derinliğinden çıkar.” diyerek, içten gelen ve samimi sözlerin daha etkili olduğunu anlatırız. Bu da dilin sadece dışsal bir araç olmadığını, aynı zamanda kalpten gelen bir yansıma olduğunu gösterir.
Sonuç olarak, dil, insanların iletişim kurmalarının, duygularını ifade etmelerinin ve toplumların bir arada var olmalarının temel taşıdır. Hem halk arasında hem de İslam kültüründe dilin doğru ve düzgün kullanılması gerektiği sıkça vurgulanmıştır. Atasözleri ve hadisler, dilin önemini anlatan çok değerli öğreticilerdir. Her bir söz, hem bireylerin hayatını hem de toplumu etkileyebilir. Bu yüzden dilimize, sözcüklerimize ve söylemlerimize dikkat etmemiz, sadece kendi hayatımızı değil, etrafımızdaki dünyayı da olumlu bir şekilde şekillendirecektir.