Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu’nun iktidara geldikleri durumda mültecileri ülkelerine göndereceğini söylemesi üzerine “Biz ev sahipliğine devam edeceğiz” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen ‘Uluslararası İyilik Ödülleri’ programında gündeme yönelik değerlerdirmeler yaptı.
Konuşmasında önemli mesajlar veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’dekİ mülteci meselesine değindi.
Yaklaşık 5 milyon Suriyeliye yardım eli uzattıklarını belirten Erdoğan, tüm mazlumlara, mağdurlara ve gariplere kapı açmaya devam edeceklerini söyledi.
Sözlerinin devamında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “İktidara gelirsek mültecileri göndereceğiz.” açıklamasını hatırlatan Erdoğan, şunları söyledi:
“Kalkıp da bu ülkedeki 5 milyon mülteciyi, eğer iktidar olurlarsa tekrar Suriye’ye, Afganistan’a göndereceklermiş.
“BİZ GÖNDERMEYECEĞİZ”
Biz göndermeyeceğiz. Çünkü biz ensarın ne olduğunu, muhacirin ne olduğunu peygamberi bir metot olarak çok iyi biliriz. Sevgililer sevgilisi unutmuyoruz, bir muhacirdi ama ensarla el ele kol kolaydı. Yeri geldi onlar ensar oldular. Muhacirlikten ensara gidiş, ondan sonra da kendilerinin ensar olması. Biz göndermeyeceğiz. Biz ev sahipliğine devam edeceğiz. Bundan tedirgin değiliz. Sevgili milletime sesleniyorum, sıkıntılarınız olabilir, zaman zaman yük de olabilir, unutmayın bunun ecri çok büyüktür. Bu ecri, hiçbir zaman bir kenara koymayın. Biz her zaman düşmüşün yanında olduk.
“MAZLUMLARIN SIĞINAĞI OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
Bunlar nereden geliyor, kendilerini öldürmek isteyen katillerden kaçarak geliyorlar, ‘sığınılacak tek yer var’ diyorlar, Türkiye ve bize geliyorlar. Onun için de biz gönlümüzü açacağız ve şunu da unutmayacağız, Allah’ın yardımı her zaman bize yakın olmuştur ve o yardımla da biz her zaman güçlü olduk. Fetih, Rabbimin lütfuyla gelmiştir ve onunla da hamdolsun Türkiye birçok badireyi atlatmıştır.”
“HİÇ KİMSEYİ BOYNU BÜKÜK BIRAKMAYACAĞIZ”
Dünyanın dört bir yanından Türkiye’ye gelen gençlerin, burada eğitim öğretim aldıklarını belirten Erdoğan, “Türkiye Diyanet Vakfımızın el uzatışıyla da Türkiye gibi bir ülkede hem Türkçeyi öğreniyorlar hem tahsil ettikleri ilmin sahibi oluyorlar. Bundan daha güzel bir şey olabilir mi? Adam ne diyor? Göndereceğim diyor. İşte farkımız bu.” dedi.
Türk vatandaşları içerisinde de hiç kimseyi mahzun, boynu bükük, kalbi kırık bırakmayacaklarını dile getiren Erdoğan, “Çünkü bizim medeniyetimiz, tarihimiz, kültürümüz, değerlerimiz bunu gerektiriyor. Başımıza gelen onca musibete rağmen hala dimdik ayakta duruyor, hala hedeflerimize doğru yürüyor oluşumuzu işte bu hassasiyetimize borçlu olduğumuza inanıyorum.” ifadelerini kullandı.
“TERÖRE TEPKİ GÖSTERMEK YERİNE AHLAKSIZCA DEVLETİ SUÇLADILAR”
Kemal Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır ziyareti üzerine de açıklamalar yapan Erdoğan, “Terör örgütüne ve siyasi uzantılarına tepki göstermek yerine ahlaksızca devletini suçlayanlar oldu.” ifadelerini kullandı.
“İyilere hürmet ve vefa nasıl önemliyse, kötülere ve zalimlere karşı haşmetli olmak da o derece hayati öneme sahiptir.” diyen Erdoğan, Türk milletinin 40 yıla yakın bir süredir bölücü terörle mücadele eden, terörizmin acısını çok iyi bilen bir millet olduğunu belirtti.
Erdoğan, farklı isimler altında faaliyet gösteren ama hepsinin de amacı Türkiye’nin birliği, beraberliği, huzuru, refahı olan terör örgütlerinin saldırısı altında olunduğuna işaret ederek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Uzun terörle mücadele dönemimizde, güvenlik güçlerimizden ve masum vatandaşlarımızdan binlerce şehit verdik. Çocukları, kundaktaki bebekleri, okula giden öğrencileri, daha ömrünün baharındaki öğretmenleri, kurban eti dağıtan 15 yaşındaki körpe delikanlıları, rızkının peşindeki garsonu, müşteri bekleyen esnafı, namaz kıldıran imamı katleden; Allah’ın adının anıldığı ibadethaneleri, Kur’an kurslarını, kütüphaneleri ateşe veren bir barbarlığa defalarca şahit olduk. Bölücü örgüt mensupları yaklaşık 40 yıldır tam bir gözü dönmüşlükle sadece yaktılar, sadece yıktılar; baskı, şiddet ve tehditle Kürt kardeşlerimizin hayatını zindana çevirdiler. Halkımızın kanından ve gözyaşından beslenen bu nebbaşlar, ilk günden itibaren en büyük yarayı Türk’üyle, Kürt’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Gürcü’süyle, Abhaz’ıyla, anaların yüreklerinde açtılar. Analarından zorla kopardıkları gencecik çocukları ölüme gönderirken kendi çocuklarını Avrupa’nın başkentlerine tatile yolladılar. Kütüphanelerini yaktıkları, öğretmenlerini şehit ettikleri, okullarını ateşe verdikleri mazlum Kürt çocuklarını cehalete mahkum ederken, kendi evlatlarına Avrupa’nın en iyi, en lüks, en pahalı okullarını layık gördüler.
Diyarbakır annelerinin, 925 gün önce terör örgütüne karşı açtıkları isyan bayrağıyla bu iki yüzlülüğe “edi bese” dediklerini belirten Erdoğan, “Bir avuç cesur ana, on yıllardır benim Kürt kardeşlerimin sırtına kene gibi yapışan, kanını sülük gibi emen zalimlere artık yeter diyerek ihtar verdiler. Başlattıkları evlat nöbetiyle, Diyarbakır anneleri sadece korku duvarlarını parçalamakla kalmadılar, aynı zamanda siyasetçi görünümlü insan kaçakçılarının maskelerini de aşağı indirdiler.” diye konuştu.
Diyarbakır annelerinin “Evlatlarımızı geri istiyoruz.” haykırışının, teröre ve bölücü örgütün uzantılarına vurulmuş en ağır darbelerden biri olduğunun altını çizen Erdoğan, “Terör örgütünün kirli, karanlık, korkak yüzü bir avuç kadının direnişiyle tarihte ilk defa bu derece ayan beyan ortaya çıkmıştır.” dedi.
Erdoğan, Diyarbakır annelerinin bu eylemleri sürecinde Türkiye’nin muhalefetiyle, medyasıyla, yazarı, sanatçısı, siyasetçisiyle kimin nerede durduğunu da görme fırsatı bulduğunu anımsatarak şöyle devam etti:
“Kandil’deki kan tüccarlarının gönüllü avukatlığını yapanlar, üç günlük siyasi çıkarları için bölücü örgütün uzantılarıyla iş tutanlar, daha ilk günden itibaren Diyarbakır annelerini itibarsızlaştırmak için çok gayret sarf ettiler. Ağızlarını her açtıklarında bize kadın haklarından, insan yaşam hakkından, demokrasiden, özgürlüklerden dem vuranlar Diyarbakır’daki o yüreği yanık anaların masum eylemlerine bir kez olsun destek çıkmadılar.Bunu, Batı’nın George’una söylüyorum, Helga’sına söylüyorum. Hani sizin insan haklarımız? Niye sesiniz çıkmıyor? Eğer onlardan, o terör örgütü mensuplarından birileri olsaydı Diyarbakır’dan ayrılmazdınız. Ama ne yazık ki o terör örgütü mensuplarından olmayınca gelip kapılarını bile çalmadınız. Terör örgütüne ve siyasi uzantılarına tepki göstermek yerine ahlaksızca devleti suçlayanlar oldu. Diyarbakır’a gidip de ittifak ortaklarından ürktükleri için anaların kapısını çalmaktan korkan, acılarını paylaşmaktan çekinen, hatta bu cesur anneleri tehdit eden siyasetçi müsveddelerini de gördük. Kaldıkları otele davet ettiler, ayaklarına gitmediler, gidemediler.”