Erdoğan:Üniversitelerimizin yasakla, baskıyla, kavgayla ve ideolojik dayatmalarla anılmasına müsaade etmeyeceğiz

Erdoğan, üniversitelerin yeniden yasaklarla anılmayacağını söyledi. “Üniversiteler ne kadar özgür olursa toplum o derece olumlu etkilenir” diyen Cumhurbaşkanı, bu eğitim kurumlarının sayısını 76’dan 208’e çıkardıklarını vurguladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yükseköğretim Kurulu 2023-2024 Akademik Yılı Açılış Töreni’nde konuştu.

Erdoğan, üniversitelerde elde edilen kazanımlarda geriye gidişe kesinlikle izin vermeyeceklerini söyledi.

“Müsaade etmeyeceğiz”

Konuşmasında Erdoğan, “Üniversitelerimizin bir daha asla yasakla, baskıyla, kavgayla veya ideolojik dayatmalarla anılmasına müsaade etmeyeceğiz.” dedi ve ekledi:

İlim yuvası üniversitelerimizi kendi ideolojik saplantılarının bataklığı haline dönüştürmeye çalışan az sayıdaki hazımsız marjinalin de en kısa sürede bu gerçeklerle yüzleşeceklerine inanıyorum. Türkiye Yüzyılı, herkes gibi bu kesimlerin de ufuklarını açacaktır.

“Üniversitelerimiz ve akademisyenlerimizle gurur duyuyoruz”

Erdoğan, konuşmasında şunları söyledi:

Üniversitelerimiz ve akademisyenlerimizle gurur duyuyoruz, kendilerinden daha nice başarılar bekliyoruz.

Biz de ilme, bilime, kültüre ve eğitime dair yapacağımız her türlü nitelikli çalışmada sizlerin yanında olmayı sürdüreceğiz.

Toplumun mükemmeliyet merkezi olarak kabul edilen üniversiteler, bireylere mesleki formasyon kazandırmanın ötesinde rollere sahip.

“Memleketin hem talihini hem de tarihini değiştirirler”

Üniversiteler bilim yuvaları olmalarının yanında, öğrencilerin entelektüel gelişmelerine katkı sunan, yeteneklerini keşfetmelerini sağlayan, kendi gelenekleri olan evrensel kurumlardır.

Üniversiteler, yetiştirdiği nesillerle bir memleketin hem talihini hem de tarihini değiştirir. Beşeri, ekonomik ve sosyal kalkınmanın lokomotifi olan üniversiteler, ülkeler açısından uluslararası düzeyde rekabetin itici gücünü oluşturur.

Üniversiteleri sadece bilim ya da meslek öğrenme yeri olarak görmek, sığ bir bakış açısıdır. Esas işlevi, kültür aktarımına ve gelişimine öncülük etmek, döneminin fikirler sistemini inşa etmek, her alanda toplumun seviyesini yükseltmektir.

“Üniversiteler ne kadar özgür olursa toplum o derece olumlu etkilenir”

Üniversite, toplumun ve hayatın dışında değil, tam merkezinde yer alan bir müessesedir. Ne kadar dinamik, üretken, özgür, gelişmiş olurlarsa, toplum da bundan o derece olumlu etkilenir.

Tersi durumda ise toplumun önce durağanlaşması, ardından eğitim, kültür, sanat, bilim ve sanayide gerilemesi kaçınılmazdır. Gerek kendi geçmişimize gerekse dünya tarihine baktığımızda, bunun sayısız örneği var.

Tarihten örnekler verdi

Geçtiğimiz 1400 yıla damgasını buran Emevi, Abbasi, Endülüs, Babür, Selçuklu ve Osmanlı gibi geride iz bırakan devletlerin ayırıcı vasfı, ilimde yakaladıkları seviyedir.

Bilimde ileride olduğumuz asırların insanlık tarihine damga vurduğumuz dönemlerle aynı olması elbette tesadüf değildir. Bu dönemler, İslam şehirlerinin giriş kapısına ‘Bilgi ve erdem, kılıç ve silahtan üstündür.’ yazıldığı örnek dönemlerdir.

Önceliklerimiz değiştiğinde işte o zaman gerileme ve çöküş de başlamıştır. İlmin merkezinin doğudan batıya kaymasıyla askeriye, ticaret, üretim, diplomasi, kültür ve sanatta da merkez yer değiştirmişti. İslam dünyası yerinde sayarken, üniversitelerin öncülüğünde Amerika ve Avrupa yükselen güç haline gelmiştir. Bilgiye sahip olan, insanlığa yön verir.

“Üniversitelerimizin üzerine titriyoruz”

Sürekli gelişmenin, ilerlemenin yolu bilimden, kültürden ve sanattan geçer. Üniversitelerimizin üzerine titrememizin arkasında işte bu anlayış vardır. Üniversiteler araştırmalarıyla öne çıkarak insanlığın ortak bilgi hazinesine katkı yapabiliyor, bilim adamlarıyla isimlerinden söz ettiriyorsa, hem millet hem de devlet güvende demektir.

27 Mayıs darbesi öncesi üniversiteler görevlerini yapmak yerine, vesayet planlarının bir parçası olarak kullanıldı. Aynı şekilde 12 Mart ve 12 Eylül’den önce de üniversitelerimiz karıştı, ideolojik çatışmaların merkezi haline geldi. 28 Şubat döneminde ise hafızamıza yükseköğretim adına utanç verici sahneler kazındı.

“Cadı avını daha dün gibi hatırlıyoruz”

Okulu ile inanç değerleri arasında tercihe zorlanan, başörtülerinden dolayı ikna odalarına alınan kızlarımızın yaşadığı zulmü asla unutamayız. Özgürlüğün ve özgür düşüncenin simgesi olan üniversitelerde, üstelik bizzat da hocalar da kullanılarak başlatılan cadı avını daha dün gibi hatırlıyoruz.

Benzer durumları maalesef biz de yaşadık. Hükümetlerimizin ilk yıllarında kimi üniversiteler milli iradeyi hazmetmekte zorlandı. Vesayet döneminden kalan alışkanlıklarını devam etmeye çalıştılar.

Darbe çığırtkanlıklarının yapıldığı cumhuriyet mitinglerinden kılık kıyafet konusunda ısrarla sürdürülen yasakçı tavra kadar çeşitli alanlarda biz de buna şahitlik ettik. Ancak hayata geçirdiğimiz reformlarla statüko bekçiliği olarak gördüğümüz bu direnci kırmayı başardık.

“Ülkeye çağ atlatacak her yatırımdan rahatsızlık duydular”

Üniversite sayısını 76’dan 208’e çıkartarak, isteyen her gencimizin evine en yakın yerde yükseköğrenime katılmasının yolunu açtık. Bilimin, 81 vilayetimize yayılmasını kolaylaştırdık.

Yükseköğrenime erişimin kolaylaşması, ülkemizde kimi elitleri rahatsız etse de, bu gayretlerimiz milletimiz tarafından takdirle karşılandı. Bu kesimler sadece üniversite sayılarının artmasından değil, yollardan tünellere, hastanelerden havalimanlarına kadar ülkeye çağ atlatacak her yatırımdan rahatsızlık duydular.

Tüm devasa projelerimizin durdurulmasını istediler. Başörtüsü düzenlemesi dahil, hak ve özgürlükler için attığımız her adımı çeşitli yöntemlerle engellemeye çalıştılar. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken başlattığımız üniversite öğrencilerine burs uygulamasını Anayasa Mahkemesi’ne götürerek iptal ettirenler, daha sonra dönüp bundan şikayetçi bile oldular.

Kendi çocuklarına hak gördükleri yükseköğrenim imkanından fakir fukaranın da evladının faydalanmasına bir türlü razı olamayanların tutarsızlıkları hiç bitmedi. Ama biz bunların hiçbirine takılıp kalmadık. Verdiğimizin sözlerin önemli bir kısmını yerine getirdik.

“Kız-erkek eşitliği oranı 0,98”

Yükseköğretimi herkes için erişilebilir kıldık. Buna uygun kurumsal altyapıyı oluşturduk. 2002’de yüzde 14 olan yükseköğretimde net okullaşma oranı, 3 kattan fazla artışla 2023’te yüzde 45’e yükseldi. Bu oran OECD ülkelerinin ortalamalarından çok daha ileridedir.

Kız-erkek eşitliği oranı 0,98 ile tam eşitlik oranına çok yakındır. Yani üniversite öğrencilerimizin yarısını kız öğrencilerimiz teşkil ediyor.

Hakkında Editör

Taraf olmayan, habercilik yapan Ekonet Haber, bağımsız özgür, tarafsız habercilik ilkesini benimsemiş olup, hakkın ve haklının yanında yer almayı ilke edinmiştir.

Göz Atmak İster misiniz?

Tüketiciyi aldatanlara 11 ayda 223,9 milyon lira ceza kesildi!

Reklam Kurulu’nun kasım ayı toplantısında kasım indirimleri ile ilgili yapılan uygunsuzluklarla ilgili 151 dosyaya 19 …

Bir yanıt yazın