Perinçek: Vatan savaşının silahlı cephesi yanında bir de ekonomik cephesi var

‘ABD’li Rahip’ davası olarak bilinen davada ‘askeri ve siyasi casusluk’ ve ‘terör örgütü adına suç işlemek’ ile suçlanan Andrew Brunson’ın yurt dışına çıkış yasağının kaldırılması talebinin reddi üzerine ABD, bir süredir Türkiye’ye yönelttiği sert tehditleri tek tek hayata geçirmeye başladı.

Kısa bir süre önce Türkiye’nin uluslararası kuruluşlardan kredi almasını kısıtlayan bir tasarıyı kabul eden Senato şimdi de, Rusya’dan S-400 alan Türkiye’ye karşı, F-35 savaş uçaklarında yaptırım uygulanmasına ilişkin kararı onayladı. Washington ayrıca Türkiye-ABD ilişkileri tarihinde benzeri olmayan ve ABD’nin daha önce Rusya’daki şahıs ve şirketleri hedef alan Magnitskiy Yasası’na benzer bir yaptırımın Türk yetkililere uygulanması yönünde karar aldı.

Bu kapsamda, Türkiye Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun ABD’deki mal varlıklarına el konulması öngörülüyor. Bu kararla, ABD vatandaşlarının Gül ve Soylu ile ticaret yapması da yasaklanmış oldu. Türkiye, henüz bu yaptırım kararına bir yaptırımla karşılık vermese de ABD’nin bu hamlelerinin karşılıksız kalmayacağını duyurdu.

ABD’nin Türkiye’yi, ekonomisini ve savunma politikasını hedef alan bu denli sert yaptırım hamleleri yapması, özellikle 15 Temmuz darbe girişimininin ardından daha da sık tartışma konusu olan İncirlik Üssü başta olmak üzere ABD ve NATO üs ve karargahlarının kapatılmasıyla sonuçlanabilir. Zira bu hamleler, FETÖ’nün lideri Fethullah Gülen’i iade etmeyen ve Suriye’de Türkiye’nin “terör örgütü” olarak gördüğü DSG’ye silah yardımı yapan ABD ile ilişkileri kopma noktasına gelen Türkiye açısından “kabul edilebilir değil”.

Bir süre önce ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarına katılmama noktasında kesin bir duruş sergileyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Kendileri kaybeder. Türkiye ABD’ye göbekten bağlı değil” açıklaması ise, iki ülke ilişkilerinin gidişatının ipuçlarını verir nitelikte olabilir.

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, ABD’ye yaşanan krizde ‘aynı gemide değiliz’ diyenlere tepki göstererek, “Bugün ya Tayyip Erdoğan’la birlikte ABD emperyalizmine karşı Türkiye gemisindesin ya da Amerika gemisindesin! Üçüncü bir gemi yok!” ifadesini kullandı. Perinçek, ABD’ye karşı mücadele eden Erdoğan’ın yanında olduğunu söyledi.

Perinçek, Aydınlık gazetesinde bugün yayımlanan yazısında Türkiye’nin vatan savaşı verdiğini belirterek, ABD’nin ekonomik yaptırımlarının PKK ve FETÖ’yü koruma bağlamında olduğunu ifade etti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD’ye karşı mücadele cephesinde yer aldığını söyleyen Perinçek, “Vatansız sahte solcu ‘Tayyip Erdoğan karşıtlığı’ perdesinin arkasına saklanarak ABD emperyalizminin cephesinde” diye yazdı.
Perinçek’in ‘ABD gemisinde olanlar’ başlıklı yazısı şöyle:
“Türkiye vatan savaşı veriyor. Bu savaş, 24 Temmuz 2015 günü Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ABD piyonu PKK’ya karşı silahlı harekâtıyla başladı. 15-16 Temmuz 2016 gecesi Ankara ve İstanbul’da Türkiye-ABD savaşı yaşandı. ABD’nin FETÖ gladyosunun darbe girişimi silahla ezildi.
24 Ağustos 2016’da Türk Ordusu, Fırat Kalkanı Harekâtıyla Suriye’nin kuzeyinde ABD-İsrail koridoruna girdi. 20 Ocak 2018 günü Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Zeytin Dalı Harekâtı başladı ve savaş devam ediyor.
‘VATAN SAVAŞININ BİR DE EKONOMİK CEPHESİ VAR’
Vatan savaşının silahlı cephesi yanında bir de ekonomik cephesi var. Savaş, aynı savaş. ABD’nin ekonomik yaptırım ve uygulamaları, sonuç olarak PKK’yı ve FETÖ’yü koruma bağlamında.
ABD’nin yönlendirdiği güçler, Vatan Savaşına “Saray Savaşı” dediler. “Saray Savaşı” kampanyasına katılanların bir kesimi, özellikle Afrin Harekâtından sonra ABD güdümünde olduklarını anladılar ve tavırlarını düzelttiler.
Bir de iflah olmaz vatansızlar var. Bunlar, Türk Ordusuna ve Türk Polisine karşı PKK/PYD/YPG ve FETÖ cephesinde göreve devam ediyorlar. ABD’nin psikolojik harekâtlarındaki son görevlerini, “Aynı gemide değiliz” başlığı altında yapıyorlar.
Arkasına saklandıkları perde, yine Tayyip Erdoğan düşmanlığı. “Saray savaşı yürüten” Tayyip Erdoğan ile aynı cephede olmazlarmış. Ne var ki, Tayyip Erdoğan düşmanlığının arkasına saklanarak, bulundukları mevziiyi gizleyemezler. Çünkü yalnız Tayyip Erdoğan’ın karşısında değiller. Her olayda, her durumda, Türk Ordusunun, Türk Polisinin, Türk milletinin ve vatanımız Türkiye’nin karşısında cephe tutuyorlar.
‘ABD EMPERYALİZMİ ERDOĞAN’I HEDEF ALIYOR’
Tayyip Erdoğan, Türkiye hükümetinin başı olarak, 24 Temmuz 2015’ten bu yana Türk Ordusu, Türk Polisi, Türk milletiyle birlikte ABD emperyalizmine karşı mücadele ediyor, günün gerçeği budur.
“BOP Eşbaşkanıydı, şöyle yaptı böyle yaptı” gibi geçmişin gerçeklerinin bugün yaşanan gerçeği inkâr etmek için kullanılmasına felsefede safsata denir. Bir olguyu inkâr etmek için, hangi gerekçeye başvurulursa başvurulsun, olgu değişmez.
Gerçek bugünün pratiğindedir: Tayyip Erdoğan, vatan savaşında Türk milletiyle aynı gemide! ABD emperyalizmi, Tayyip Erdoğan’ı hedef alıyor.
“Aynı gemide değiliz” kampanyası yürütenler ise, Türk milletiyle, Türk Ordusuyla, Türk Polisiyle aynı gemide değiller! Peki hangi gemideler?
Vatan savaşının her aşamasında PKK/YPG/YPD ile birlikte cephe tuttular, daima ABD cephesinde oldular. PKK/YPG/YPD’den vazgeçmeyenler, ABD gemisinden başka nerede yaşayabilirler? Bugün de yürüttükleri ‘Aynı gemide değiliz’ kampanyasında, imzalara bakınız hepsi en başta FETÖ kaçakları ve PKK’lılar.
‘SADDAM VE KADDAFİ VE ESAD DÜŞMANLARI HANGİ GEMİDEYDİLER?’
Bu ihanet, yalnız Türkiye’de yaşanmadı. ABD’nin 1990 yılından bu yana bölgemizde yürüttüğü savaşlarda, hep aynı psikolojik harekât yürütüldü.
Önce “Diktatör Saddam katil Saddam, diktatör Kaddafi katil Kaddafi, diktatör Esad katil Esad” kampanyaları yürütüldü, arkasından Irak’a, Libya’ya ve Suriye’ye karşı savaş tezgâhlandı. Bu savaşlarda ABD’nin psikolojik harekâtına katılanlar, kendi milletlerine karşı işgalci emperyalistin aleti oldular. ABD Ordusuyla birlikte kendi ülkelerine karşı savaştılar, hatta Irak Komünist Partisi gibileri ABD’nin kurduğu Bağdat hükümetinde sandalye sahibi bile oldular.
1990 yılında ABD Irak’a saldırıya hazırlanırken, Türkiye’deki Sahte Solcular, “Ne Sam ne Saddam” diyorlardı. Niyetleri ne olursa olsun, Saddam düşmanlığı üzerinden ABD’nin cephesine düştüler. Bugün de “Saray Savaşı” kampanyasının vardığı yerdeler, ABD ile aynı gemideler.
‘SAVAŞLARDA ÜÇÜNCÜ CEPHE YOK’
Gerçek ortada: Tayyip Erdoğan, ABD’ye karşı mücadele cephesinde. Vatansız sahte solcu, “Tayyip Erdoğan karşıtlığı” perdesinin arkasına saklanarak ABD emperyalizminin cephesinde.
Bugün ya Tayyip Erdoğan ile birlikte ABD emperyalizmine karşı Türkiye gemisindesin ya da Amerika gemisindesin! Üçüncü bir gemi yok!
Savaşlarda üç cephe olmaz. Ya Türkiye cephesindesin ya da ABD cephesindesin. PKK/PYD/YPG ile birlikte değil mi bu Vatansız takımı!
Vatan Savaşının başladığı günden beri, her aşamada, Fırat Kalkanı’nda, Zeytin Dalı’nda, Türk Ordusu Afrin’e girerken, hep ABD gemisinde değil miydi bu Sahte Solcular?
ABD Gladyosu darbeye kalkışınca erken sevinip göbek atmaya başlamadılar mı? Bugün FETÖ’yü hapisten kurtarmak için çırpınmıyorlar mı? ABD gemisinde başka türlü nasıl olunur!
TÜRKİYE GEMİSİNDE KAPTAN OLMAK
Tayyip Erdoğan düşmanlığı üzerinden ABD gemisine yerleşenler, milletle birleşme ve millete dayanarak iktidar olma iddialarını da bütünüyle terk etmiş bulunuyorlar. Ancak ABD emperyalizmi, Türkiye gemisini batırırsa, onlara da bazı mevki ve makamlar sağlayabilir. Artık bütün istikballeri, ABD’nin ve piyonları olan PKK ile FETÖ’nün bu savaşı kazanmasına bağlıdır. Ne var ki, Türkiye bu savaştan zaferle çıkacaktır. Onların tek kazancı ise, utançları olacaktır.
Türkiye’de halka dayanan bir hükümet kurmak için, öncelikle Türkiye gemisinde olmak gerekir. Türkiye gemisinin kaptanı, ABD gemisinden gelmeyecek! O nedenle Tayyip Erdoğan düşmanlığı üzerinden ABD gemisine binenler, Türkiye’ye karşı mevzilenmenin ötesinde, Tayyip Erdoğan’ın yönetimini sürdürmesine de hizmet ediyorlar.
Vatan Partisi, Vatan Savaşında büyük çoğunluğu emekçi olan bu milletin cephesindedir. Vatan Partisi, ABD’ye karşı mücadele eden Tayyip Erdoğan ile birlikte Türkiye gemisindedir. Ve Vatan Partisi, Türkiye’nin bağımsızlığı, bütünlüğü ve üretim Ekonomisi için mücadelede, doğru program ve siyaseti, kararlı ve tutarlı eylemi temsil ettiği için geminin kaptanı olacaktır.”

Hakkında Aziz Dağtekin

1960 yılında Elazığ'da doğdu. Öğrenimini İstanbulda tamamlayarak gazetecilik mesleğine 1983 yılında başladı. sırasıyla Hergün, Bulvar, Hürriyet ve Türkiye Gazetelerinde muhabirlik ve yazı işleri kadrolarında görev aldı. Basın sektöründen 2006 yılında emekli oldu. Halen idare yeri Adana olan ve Ulusal yayın yapan Netinternet, Ekonet Haber, Eko İntenet Haber sitelerinde Genel Yayın Yönetmenliği ve ekonomi ile alakalı yazı ve yorumlar yazmaktadır. Gazetecilik mesleği yanısara sigortacılık, pazarlama ve finans sektöründe üst düzey yöneticiliklerde bulundu. Sırasıyla İhlas Barter ve Turk Barter'da franchise ve bölge müdürlüğü görevlerinde yer aldı. 2005 yılında Turk Barter'dan ayrılarak Anadolu Barter'ı kurdu. Halen 13'e yakın şubesiyle faaliyet gösteren Anadolu Barter'ın Yönetim Kurulu Başkalığını yürütmektedir. Evli ve 2 çocuk babası olan Gazeteci-Yazar Aziz Dağtekin halen Basın Konseyi üyesi ve Adana'da Kurulu bulunan Çukurova Güreş Vakfı ile Elazığlılar Kültür ve Dayanışma Derneğinin de kurucu üyesidir.

Göz Atmak İster misiniz?

Dünya patlamaya hazır bir bomba gibi! Savaş nereye yayılıyor?

AZİZ DAĞTEKİN YAZDI 2024 yılı itibarıyla dünya, tarihi zor ve tehlikeli bir dönemeçten geçiyor. Bin …

Bir yanıt yazın