Türkiye, Ortadoğu ve Libya’da oynanan oyuna uyanık olmalıdır. Siyasi ve karanlık oyunlar peşinde olan kindar Rusya’nın ve keçi gibi inatçı olan Esad’ın ateş kes bahanesiyle yeni bir kurgu peşinde olduklarını görüyor gibiyim.
Rusya, “Bahar kalkanı” operasyonu ile tabiri caiz ise tarumar olan Esad’ı güçlü kılmak ve toparlanmasını sağlamak için yeni bir cephe açılmasına imkan sağlamıştır. Bu yeni cephe de Libya’dır. Rusya, Türkiye’nin dikkatlerini dağıtmak ekonomik ve askeri gücünü zayıflatmak için çok hain ve sinsi bir plan yürütülmektedir. Bu hain ve sinsi planların tarafları bellidir. Rusya, İran, Esad ve bütün Orta Doğu’nun terör örgütleri Türkiye’ye karşı kenetlenmiş bu hain kenetlenmeyi de NATO ülkeleri tiyatro izler gibi izlemektedir.
Ortadoğu’da Libya’da tüm dünyada mazlumların gür sesi olan Türkiye bir NATO ülkesi olarak esasen İdlib’de sahadadır. Türkiye başta olmak üzere, Suriye ve Libya’nın toprak bütünlüğünü parçalamak ve Ortadoğu’nun huzurunu bozmak için yönetilebilir küçük yeni devletçikler oluşturulmak istenmektedir. Bu maksatla terör örgütlerinden oluşan bir koalisyon oluşturulmuş vaziyette. Bu da gösteriyor ki bugün esasen bir NATO ülkesi olan Türkiye, İdlib’de sahada Rus danışman ekipler, vekaletleri, Suriye’nin rejimi, Hizbullah ve İran Devrim Muhafızlarının unsurlarıyla karşı karşıyadır. NATO ve Birleşmiş Milletler Suriye’nin tamamında bir insanlık suçu işleyen koalisyona karşı sus pus bir vaziyette beklemektedir.
Sıcak denizlere inme hevesindeki Rusya, ulusal çıkarları için Suriye ve Libya’yı yakıp yıkmakta tarihi ve kültürel değerleriyle oynamakta Esad’ı ve Hafter’i kollayıp sırtlarını sıvazlamaktadır. Bu iki yüzlülük nereye kadar sürecek bilemiyoruz. Bir defada 33 askerimizi şehit eden Rusya ve koalisyonu, toparlanmak için sağlanan ateşkese uymayarak ileriki zamanlarda bizi yeniden tacize başlayacağını düşüyoruz. Çünkü Moskova mutabakatı, Astana ve Soçi mutabakatlarını hükümsüz kıldığını anlıyoruz. Moskova mutabakatında Astana ile Soçi’ye hiç değinilmemiştir. Öyleyse Türkiye daha fazla cepheye girmeden birçok yönüyle ihlale açık ateşkesi dikkate alarak İdlib ve Suriye’ye bir çeki düzen vermelidir.
Zirve öncesi rejim Soçi mutabakatı sınırlarına çekilmeden ateşkes saylanmayacak diyorduk. Ancak görüyoruz ki mutabakatta bu konulara değinilmemiş. Birebir görüşülen karara bağlanan imza altına alınmayan hiç görüşmenin geçerliliği yoktur. İmzasına sahip çıkmayan birilerinden sözüne uyması beklenmesi çok yanlış olur.
Dününüz biz Suriye’de ve sınırlarımızda ne zaman huzuru sağlamak üzere operasyon başlattıysak ve YPG/ PYD’yi yok etmek için düğmeye bastıysak hemen #ateşkes kozu ile önümüze çıktılar. En son İdlib’de 33 şehit verdiğimizde yansın İdlib ve Suriye, yıkılsın Esad rejimi dediysek yine hemen #ateşkes dediler. Anlaşılan o ki Suriye yakılmadan Esad rejimi yıkılmadan şehitlerimizin kanı yerde kalmış demektir. Biz biliyoruz ki İdlib’e şehit kanı dökülmüştür. Türk töresinde şehit kanın döküldüğü yer illaki orası yurt olacaktır. Öyleyse İblib’e şehit kanı döküldüğüne göre orası ya Türk’e yurt ya da yurt olmalıdır.