Dünyanın en iyi üniversitelerinden birisi olarak kabul edilen London School of Economics’in kurduğu Global Risk Insights, Türkiye ile ilgili çok çarpıcı bir analize yer verildi.
Analizde birçok ülkenin Türkiye ile ilişkilerini iyileştirerek uzlaşı yoluna gitmeye çalıştığıi fade edildi.
Artık küresel olarak çok kutuplu bir sisteme gidildiği ve Türkiye’nin bu yeni düzende artan öneminin tüm hesapları karıştırdığının vurgulandığı analizde; ABD, Suudi Arabistan, BAE ve çoğu Avrupa ülkesinin Türkiye ile anlaşma yoluna gitmeye çalıştığı ortaya kondu.
İngiltere’nin en önemli üniversitelerinden biri olan London School of Economics tarafından Türkiye’nin uluslararası arenada attığı adımlar değerlendirildi. Hugo Blewett-Mundy’nin “Erdoğan, Afganistan’daki stratejik fırsatı değerlendiriyor” başlığıyla kaleme aldığı analize göre, hiçbir ülke Afganistan’daki krizi Türkiye kadar iyi okuyamadı.
Taliban’ın kontrolü devralmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO müttefikleri tahliyelerini tamamlarken Türkiye’nin Afganistan’da diplomatik varlığını sürdürmesine karar verdi. Analize göre Türk dış politikasındaki bu gelişme, Ankara’daki stratejik düşüncedeki değişimin bir parçası olarak görülebilir. Afganistan’daki durum kötüleşirken Erdoğan, ülkesinin stratejik bölgesel önemini yeniden canlandırma fırsatını değerlendiriyor.
Analizden çıkan diğer sonuçlar ise şöyle sıralandı: Soğuk Savaş sonrası düzenin değişmekte olduğu açık. Afganistan ve Irak’ta yürütülen maliyetli savaşları, ABD’nin uluslararası güvenlik meselelerindeki üstünlüğünü sorgulanır hale getirdi.
Rusya ise sınırlarının dışında hareket etmekten korkmuyor ve Çin de dünyanın en büyük ekonomisi olmak için iyi bir konumda. Cumhurbaşkanı Erdoğan da ülkesini gelişmekte olan çok kutuplu sistemde önemli bir bölgesel oyuncuya dönüştürme fırsatını değerlendiriyor.
Erdoğan, kuzeydoğu Suriye’ye müdahalesinin ardından, Rusya ile Türkiye’nin güney sınırındaki Kürt unsurlarının çıkarılması konusunda başarılı bir anlaşma müzakere etti. Benzer şekilde Libya’da Ankara, Moskova ile uzun vadeli bir barış anlaşmasında kilit bir arabulucu oldu.
Kıbrıs’ın enerji kaynakları meselesine gelince, Trablus’ta BM tarafından onaylanan Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne (GNA) Türkiye’nin desteği, Ankara’yı deniz sınırının belirlenmesinde güçlü bir konuma yerleştirdi.
Erdoğan için sorun yaratma riskine rağmen, Afganistan’daki kriz, Ankara’nın koz elde edebileceği yeni bir bölgesel dinamik yaratıyor. Türkiye’nin Afganistan’daki diplomatik varlığını sürdürme kararı, Erdoğan’ın ABD’nin güvenlik endişelerini tekrar ele almasına yol açtı.
Bu yılki NATO zirvesinin ardından ilgili Türk ve ABD savunma bakanlıkları, ABD’nin çekilmesinden sonra Kabil’de bulunan Hamid Karzai Uluslararası Havalimanı’nın güvenliğinin sağlanması konusunda olumlu görüşmelerde bulundu.
Erdoğan’ın Taliban ile havaalanının gelecekteki güvenliğini tartışma girişimi, Türk-ABD ilişkilerini düzeltmeye yönelik önemli bir adımı temsil ediyor. Türkiye, bu tür görüşmeleri yaparken, Biden yönetiminin Afganistan’a insani yardım arzının devam etmesini sağlama hedefini kolaylaştıracak bir konumda.
Türkiye’nin Afganistan’daki taahhüdü, Ankara’ya Avrupa Birliği ile oynadığı önemli rolü yeniden canlandırma şansı da veriyor. Ankara, Avrupa’ya düzensiz göçün yönetiminde Brüksel için önemli bir ortak oldu. Son gerginliklere rağmen, Afgan krizinin bir sonucu olarak mülteci akını riski, Brüksel’in Ankara ile 2016 göç anlaşmasını yeniden gözden geçirme baskısı altında olduğu anlamına geliyor.
Bundan tam anlamıyla yararlanan Erdoğan, televizyonda yaptığı bir konuşmada AB’yi ülkesinin ‘Avrupa’nın mülteci evi olmak gibi bir görevi, sorumluluğu veya zorunluluğu olmadığı’ konusunda uyardı. Ortadoğu’da İran’ın etkisi, Ankara’yı gerilimi azaltmak için iyi bir konuma getirdi. Tahran, Ağustos ayında NATO’nun geri çekilmesinden önce Afganistan’daki varlığını artırmak için hamleler yaptı
Ayrıca, Türkiye’nin Pakistan ile çıkabilecek bir krize yönelik gösterilen çabaları koordine etmesi, Ankara’nın Orta Asya’daki Çin etkisine yanıt vermede de kilit bir rol oynadığı anlamına geliyor. Avrupa Birliği de kendi adına, Türkiye’nin dahiliyetini bölgesel güvenliğin anahtarı olarak görüyor.
Körfez ülkelerine gelince, İran’ın Afganistan’da ortaya koyduğu zorluk, Türkiye’nin Suudi Arabistan ile ilişkilerini geliştirmek için iyi bir konumda olduğu anlamına geliyor. Katar ablukasının sona ermesi, Türkiye-Suudi ilişkilerinin yeniden inşasının önündeki önemli bir engeli kaldırdı.
Riyad’ın müttefiki Mısır da Doğu Akdeniz’deki gaz kotaları konusunda Türkiye ile uzlaşmaya varma isteğini dile getirdi. Son olarak, yaz aylarında BAE, ekonomisinin Kovid-19 salgını nedeniyle darbe almasından sonra Türkiye ile yeniden ilişki kurmak için hamleler yaptı.
Soru, Erdoğan’ın Batı ve Körfez ile ilişkileri normalleştirme çabalarını geliştirip geliştiremeyeceğidir. Afganistan’daki durum kötüleşirken, Erdoğan bunu yapacak güçlü bir konumda bulunuyor.
ABD basınında Başkan Joe Biden’a öfke sürerken, Türkiye’nin bu süreçte attığı stratejik adımların meyvelerini toplamaya başladığını vurguladı.
“Biden’ın Afganistan’daki hezimeti, Erdoğan’ın kazanmasıyla sonuçlanabilir” başlıklı haber de şu ifadeler kullanıldı:
“Afganistan’ın Taliban’ın eline yıldırım hızıyla düşmesi, Biden yönetiminin Trump sonrası bir dünyada ABD’nin itibarını kurtarma çabaları için bir utanç kaynağı oldu. Ancak şu anda Taliban’a aracılık etmeyi teklif eden birkaç ABD müttefiki – yani Pakistan, Katar ve Türkiye – için bu durum bir nimet olabilir.”