Trump ve “Dijital Siyaset” dünyaya dert mi olacak, dert mi çözecek?

Aziz DAĞTEKİN Yazdı

 

Dijital devrim, dünya genelinde toplumsal, ekonomik ve politik yapıları köklü bir biçimde değiştiren, büyük ölçekli bir dönüşüm sürecidir. Bu devrimin odağında, veri, yapay zeka ve dijital teknolojiler yer almaktadır. Küresel güç yapılarının yeniden şekillendiği bir dönemde, ABD gibi süper güçlerin geleceği ve buna bağlı olarak Türkiye’nin rolü, derinlemesine bir bir incelemek gerektirmektedir. Özellikle, ABD’deki güç dinamiklerinin dijitalleşme ile nasıl değişeceği, bu değişimlerin küresel siyaseti nasıl etkileyeceği ve Türkiye’nin bu bağlamdaki stratejik pozisyonu kritik öneme sahip olduğu unutulmamalıdır.

Dijital devrim, yalnızca bir teknoloji dönüşümü değil, aynı zamanda ekonomik ve politik gücün yeniden tanımlandığı bir süreçtir. Bu devrimin en önemli unsurlarından biri veridir. Verinin gücü, 21. yüzyılın “kara altını” (black gold) haline gelmiş, birçok endüstriyi dönüştürmüştür. Teknoloji şirketlerinin ve devletlerin veri üzerindeki denetimi, yalnızca ekonomik kazanç sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda siyasal egemenlik ve güvenlik stratejilerinin merkezine yerleşmiştir.

ABD, bu devrimdeki en güçlü aktörlerden biri olarak öne çıkmaktadır. Google, Facebook, Amazon, Apple gibi teknoloji devleri, yalnızca piyasa değerleriyle değil, aynı zamanda küresel veri akışını denetleyen algoritmalarla da büyük bir etkiye sahiptir. Bu şirketler, ABD’nin dijital egemenliğini ve küresel gücünü pekiştirmekte, dünyadaki veri akışlarını yönlendirerek siyasi ve ekonomik dinamikleri şekillendirmektedir. Verinin kimde olduğu, ona sahip olanın gücü elinde bulundurması anlamına geldiği bütün yönleriyle kabul edilmelidir.

Veri sahipliği ve bunun yönetimi, gelecekteki küresel liderliği belirleyecek en kritik faktörlerden biridir. Veri egemenliği, yalnızca devletlerarası rekabeti değil, aynı zamanda devlet içindeki güç yapılarını da dönüştürebilir. ABD’nin büyük teknoloji şirketleriyle olan ilişkisi, Washington’un küresel siyasetteki etkisini daha da güçlendirmektedir. Ancak bu durum, aynı zamanda büyük bir güvensizlik ve veri güvenliği risklerini de beraberinde getirmektedir.

Donald Trump’ın ABD başkanlığı dönemi, dijital siyasetin doğuşunun ve evrimleşmesinin kritik anlarına tanıklık etmiştir. Trump, sosyal medyanın gücünü etkin bir şekilde kullanan ve halkla doğrudan iletişim kuran ilk ABD başkanıydı. Twitter üzerinden yürüttüğü siyaset, sadece iç politikada değil, küresel ilişkilerde de büyük etkiler yaratmıştır. Trump’ın dijital platformları bir araç olarak kullanma biçimi, modern siyasetin dijitalleşme sürecine önemli bir örnek teşkil etmektedir.

Ancak Trump’ın dijital politikaları, beraberinde büyük bir belirsizlik ve kutuplaşma getirmiştir. Trump’ın politikaları, verinin manipülasyonu, dezenformasyon ve sosyal medya platformları üzerinden halkın yönlendirilmesi gibi sorunları ortaya çıkarmıştır. Bu tür uygulamalar, sadece ABD içindeki siyasal denetimi değil, küresel düzeyde de güç ilişkilerini değiştirebilir. Dijital devrim, Trump gibi figürlerin küresel siyasette nasıl bir tehdit ya da fırsat yaratabileceğini gösteren bir örnektir. Ancak Trump’ın dijital stratejilerinin olası uzun vadeli sonuçları hala belirsizdir.

Trump’ın dijital devrimle ilişkisi, onun gelecekteki etkisini daha karmaşık hale getirmektedir. Eğer Trump, dijital platformları daha fazla kullanarak küresel bir liderlik pozisyonu edinmeye devam ederse, bu durum ABD’nin iç siyaseti üzerinde ciddi etkilere yol açabilir. Diğer yandan, Trump’ın dijital siyaset anlayışı, aynı zamanda daha merkeziyetçi ve kontrollü bir dijital ortamın kurulması gerektiğine dair bir argüman da oluşturabilir. Bu bağlamda, Trump’ın dijital siyaseti, yalnızca ABD’nin geleceği için değil, küresel sistem için de önemli bir dönüm noktasıdır.

ABD’deki dijital devrimle beraber, teknoloji şirketlerinin sahipleri giderek daha fazla ekonomik ve politik güç kazanmaktadır. Amazon’un kurucusu Jeff Bezos, Tesla ve SpaceX’in CEO’su Elon Musk, ve Microsoft’un kurucusu Bill Gates gibi isimler, yalnızca finansal anlamda değil, aynı zamanda küresel güç dinamiklerini belirleyen figürler olarak öne çıkmaktadır. Bu zenginler, dijital altyapı ve veri yönetimi üzerindeki egemenlikleri sayesinde devletler ve hükümetlerle yakın ilişkiler kurmakta, toplumsal yapıyı ve küresel politikaları etkileme gücüne sahip olmaktadırlar.

Ancak bu durum, aynı zamanda demokrasilerin karşı karşıya olduğu tehlikeleri de gündeme getirmektedir. Küresel anlamda güçlü şirketler, devletlerden daha fazla güce sahip olabilir. Bu da, siyasi egemenliğin özel sektöre kaymasına neden olabilir. Üç büyük teknoloji patronunun, devletlerin içişlerine müdahale etme gücü ve bunun sonucunda ortaya çıkabilecek siyasi istikrarsızlık, dijital devrimin en önemli zorluklarından biridir.

ABD’deki güç savaşları ve dijital devrim, yalnızca ABD’yi etkilemekle kalmaz, küresel güç dengelerini ve özellikle Türkiye gibi ülkelerin stratejik pozisyonlarını da derinden etkiler. Türkiye, hem coğrafi hem de jeopolitik açıdan kritik bir konumda bulunmakta; aynı zamanda gelişen dijital altyapıları ve teknolojik kapasiteleriyle bu dönüşümde aktif bir oyuncu olmaya başlamaktadır.

ABD ile olan ilişkilerde dijital devrim, Türkiye’nin güvenlik stratejilerini ve ekonomik politikalarını yeniden şekillendirebilir. ABD’nin veri egemenliği, Türkiye’nin dijital bağımsızlığını sağlama çabalarını daha önemli hale getirmektedir. Özellikle dijital altyapıların bağımsızlığı ve yerli teknolojilere dayalı sistemlerin geliştirilmesi, Türkiye’nin küresel rekabet gücünü artırabilir. Bunun yanı sıra, sosyal medya ve dijital platformlar üzerindeki denetim, Türkiye’nin iç siyaseti üzerinde de büyük bir etkiye sahip olabilir.

Ayrıca, ABD’nin dijital teknolojilere dayalı küresel stratejileri, Türkiye’nin dış politika ve güvenlik stratejilerini yeniden şekillendirebilir. Özellikle veri ve dijital güvenlik alanındaki tehditler, Türkiye’nin siber güvenlik politikalarını ve dijital diplomasi araçlarını daha etkin hale getirmesini zorunlu kılmaktadır.

Dijital devrim, yalnızca teknoloji dünyasında değil, aynı zamanda küresel güç ilişkilerinde de büyük bir değişim yaratmaktadır. ABD’nin dijitalleşme süreci, küresel düzeydeki liderlik pozisyonlarını yeniden şekillendirirken, Türkiye gibi ülkeler için de stratejik fırsatlar ve zorluklar sunmaktadır. Dijital egemenlik, verinin kontrolü ve bu sürecin yöneticileri, gelecekteki güç dinamiklerini belirleyecektir. Trump gibi figürlerin bu dijital devrimdeki rolü ise, yalnızca ABD içindeki güç mücadelesini değil, küresel anlamda siyasal düzeni de etkileyecektir. Türkiye’nin dijital alandaki stratejileri, küresel siyasetteki yerini sağlamlaştırması adına kritik bir öneme sahiptir.

Hakkında Aziz Dağtekin

1960 yılında Elazığ'da doğdu. Öğrenimini İstanbulda tamamlayarak gazetecilik mesleğine 1983 yılında başladı. sırasıyla Hergün, Bulvar, Hürriyet ve Türkiye Gazetelerinde muhabirlik ve yazı işleri kadrolarında görev aldı. Basın sektöründen 2006 yılında emekli oldu. Halen idare yeri Adana olan ve Ulusal yayın yapan Netinternet, Ekonet Haber, Eko İntenet Haber sitelerinde Genel Yayın Yönetmenliği ve ekonomi ile alakalı yazı ve yorumlar yazmaktadır. Gazetecilik mesleği yanısara sigortacılık, pazarlama ve finans sektöründe üst düzey yöneticiliklerde bulundu. Sırasıyla İhlas Barter ve Turk Barter'da franchise ve bölge müdürlüğü görevlerinde yer aldı. 2005 yılında Turk Barter'dan ayrılarak Anadolu Barter'ı kurdu. Halen 13'e yakın şubesiyle faaliyet gösteren Anadolu Barter'ın Yönetim Kurulu Başkalığını yürütmektedir. Evli ve 2 çocuk babası olan Gazeteci-Yazar Aziz Dağtekin halen Basın Konseyi üyesi ve Adana'da Kurulu bulunan Çukurova Güreş Vakfı ile Elazığlılar Kültür ve Dayanışma Derneğinin de kurucu üyesidir.

Göz Atmak İster misiniz?

Gazze’de ateşkes Pazar günü sabah 09.30’da yürürlüğe girecek

İsrail ve Hamas heyetleri, Katar’ın başkenti Doha’da Gazze’de ateşkes anlaşmasını resmi olarak imzaladı. Katar Dışişleri …

Bir yanıt yazın